FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada
‘Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zapt ettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.
GENÇ FATİH
Bir genç,
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zapt ettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.
GENÇ FATİH
Bir genç,
“Fatih Sultan Mehmed’in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar” diye sorunca,
bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbul’u niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!
GÜNLÜK
Bir Hıristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? Diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.
HANGİ BORÇ
III. Mustafa’nın veziri Koca Ragıp Paşa’nın konağında bir Ramazan günü oruç üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair Haşmet’e:
- Haşmet! Senin de borcun var mı? Diye sorunca, Haşmet:
- Evet efendim! Diye cevap verdi. ….Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş.
Ragıp Paşa gülerek:
- Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.
Şair Haşmet şu cevabı verdi:
- Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.
HERŞEYİNİ ALDIM AMA.
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır.
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbul’u niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!
GÜNLÜK
Bir Hıristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? Diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.
HANGİ BORÇ
III. Mustafa’nın veziri Koca Ragıp Paşa’nın konağında bir Ramazan günü oruç üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair Haşmet’e:
- Haşmet! Senin de borcun var mı? Diye sorunca, Haşmet:
- Evet efendim! Diye cevap verdi. ….Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş.
Ragıp Paşa gülerek:
- Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.
Şair Haşmet şu cevabı verdi:
- Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.
HERŞEYİNİ ALDIM AMA.
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır.
Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.
FATİH SULTAN
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş… Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Âdem’in çocukları değil miyiz? Demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
İFTİHAR
Şeyh Şamil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Aleksandır:
- Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,
Şeyh Şamil in cevabı şu olmuş:
- Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.
İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma’da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius’a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-”Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
KADERİN İCABI
Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
- Mademki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!
KARINCA
Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş:
“Dırahta ger ziyan etse karınca, Zararı var mıdır anı kırınca”
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
“Yarın Hakkın divanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca”
LA HAVLE VE LA KUVVETE
Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde “La Havle” (ya sabır!) çekermiş. Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim “La Havle” yiye yiye “Ve la kuvvete” (kuvvetsiz) oldular.
MESELE GETİRME DE.
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa’ya:
-’Efendimize Rusya’dan ne getireyim?’ demesiyle Paşa:
-’Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem’ dedi.
MÜJDE
Harun Reşid’in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ ya latife yollu takılarak:
- “Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti” dediğinde,
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.
FATİH SULTAN
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş… Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Âdem’in çocukları değil miyiz? Demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
İFTİHAR
Şeyh Şamil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Aleksandır:
- Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,
Şeyh Şamil in cevabı şu olmuş:
- Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.
İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma’da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius’a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-”Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
KADERİN İCABI
Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
- Mademki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!
KARINCA
Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş:
“Dırahta ger ziyan etse karınca, Zararı var mıdır anı kırınca”
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
“Yarın Hakkın divanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca”
LA HAVLE VE LA KUVVETE
Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde “La Havle” (ya sabır!) çekermiş. Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim “La Havle” yiye yiye “Ve la kuvvete” (kuvvetsiz) oldular.
MESELE GETİRME DE.
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa’ya:
-’Efendimize Rusya’dan ne getireyim?’ demesiyle Paşa:
-’Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem’ dedi.
MÜJDE
Harun Reşid’in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ ya latife yollu takılarak:
- “Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti” dediğinde,
Behlül şu cevabı vermiş:
- Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.
NAPOLYON
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon’un bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
NE İSABET!
Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunan Behlül Dana Hazretleri:
- İsabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.
Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:
- Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu.
NE YEDİRELİM?
Lokman Hekim’e:
-Hastalarımıza ne yedirelim? Diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
-Acı söz yedirmeyin de, ne yedirirseniz olur.
SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan “Ya Hafız”
(Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.
- Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.
NAPOLYON
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon’un bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
NE İSABET!
Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunan Behlül Dana Hazretleri:
- İsabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.
Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:
- Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu.
NE YEDİRELİM?
Lokman Hekim’e:
-Hastalarımıza ne yedirelim? Diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
-Acı söz yedirmeyin de, ne yedirirseniz olur.
SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan “Ya Hafız”
(Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuad Paşa İngiliz’in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.
SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış.
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.
SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış.
Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca,
Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? Diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkârım, bilirim dediğinde,
- Sen sır saklamayı bilir misin? Diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkârım, bilirim dediğinde,
Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim.
YÜZÜK
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü,
bir gün, divan toplantısında vezirlere göstererek:- İyi, ben de bilirim.
YÜZÜK
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü,
” -Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?…” diye sordu.
Hazirûn:
” -Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz..” cevabını verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz etti:
” -Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!…” dedi. Padişah beklemediği cevap karşısında sordu:
” -Nedir?…”
” -O yüzüğün takıldığı parmak Efendim…” diye cevap verdi.
Bu mesajı "Sürmene Haber" grubuna üye olduğunuz için aldınız.
Sürmene haber grubuna haber , mesaj göndermek için , mail adresi:
surmenem@googlegroups.com
adresini kullanabilirsiniz.
"Sürmene Haber" grubunu incelemek ve daha fazla bilgi almak için
http://groups.google.com.tr/group/surmenem?hl=tr
adresinden bu grubu ziyaret edin.
"Sürmene 2012 Dünya Olimpiyatlarına hazırlanıyor..."
"'Sürmene yok, Olimpiyat'da Türkiye'de yok"
"Artık Sürmene var."
"Sürmene... Sürünmeden..."
"Kartallar gibi super hızla uçarak"
"Sur" Fransızca'da "süper" demek.
"Sur" edat olarakta "bir şeyin üstünde" "yukarısında" demek ,
İspanyolca "güney"( karadenizin güneyi) demek
Türkçede "kale duvarı", demek
"Hayal etmek , yapmaktan önemlli"
No comments:
Post a Comment